A-İNCİRİN TARİHÇESİ
İncir ağacı tabiat ananın mucizelerinden biridir. Lezzetine doyum olmayan meyvesiyle, binlerce yıldır bıkıp usanmadan ödüllendirmektedir. Kuşaklar boyunca hep bolluğun ve bereketin simgesi olarak görülmüştür.
Eski Yunan Uygarlığı’nda incir yaprağından örülmüş taçlar, doğurganlığın sembolü olarak gururla taşınmıştır. Yüzyıllar boyunca incir yaprağı hediye etmek, karşı tarafı ödüllendirmek olarak kabul edilmiştir. İncirin insan için taşıdığı önem o kadar büyük olmuştur ki, kutsal kaynaklarda incirden cennet meyvesi olarak bahsedilmiştir.
Siddharta Guatama’nın Budizm’in temelini oluşturan ilhamı, incir ağacının altında otururken aldığı bilinmektedir.
İncirden sıkça söz eden Eski Ahit, incirden esinlenmiş imge ve benzetmelerle doludur. İncir ağacının gölgesinde oturmak ya da bunların meyvelerinden tatmak, dingin, huzur dolu bir varoluşu tatmakla eş anlamlı gibidir.
Museviler bugün bile Fısıh Bayramı kutlamalarında geleneksel yiyecek olarak inciri kullanırken, İncil’de de cennet bahçesinde yetişen bir ağaç olarak tanımlanmakta ve kutsal bir meyve olması nedeniyle Noel kutlamalarının vazgeçilmez besini olarak gösterilmektedir.
Hz. Muhammed’in de incirle ilgili olarak, “Eğer seçme şansım olsaydı, cennete yanımda incir ağacını götürmek isterdim” dediği belirtilir.
Sümerler ve eski Mısırlılar zamanında da yetiştirildiği bilinse de, Anadolu toprakları incirin anavatanı olarak kabul edilmektedir. Tarihçi Herodot, MÖ 484 yılında Anadolu’da yetişen enfes incirlerden övgüyle söz etmektedir. İncirin botanik bilimindeki ismi olan “Ficus Carica” da, Ege Bölgesi’ndeki antik yerleşim alanı “Caria”dan gelmektedir. İncir, daha sonra Anadolu topraklarından Orta Doğu, Hindistan ve Çin’e yayılmış, dünya çapında tanınır hale gelmiştir.
B-İNSAN SAĞLIĞINDAKİ ÖNEMİ
Modern bilimdeki gelişmeler, incirin sahip olduğu inanılmaz lezzetin yanı sıra,oldukça yüksek bir besin değerine sahip olduğunu da ortaya koymuştur. Herşeyden önce incir, meyveler ve sebzeler arasında en yüksek lif içeriğine sahip olan meyvedir. Lifli yiyecekler, sindirim sisteminin düzgün olarak çalışmasını sağlamakta, kolesterolün kana karışmadan atılmasına yardım etmekte ve bazı kanser türlerinin oluşumunu daha baştan engellemektedir. Sadece beş adet kuru incir, vücudun günlük lif ihtiyacının tamamını karşılamaktadır.
Bilim adamlarının araştırmaları, kuru incirin antioksidan bakımından sahip olduğu zengin fenol bileşimiyle de diğer meyveleri geride bıraktığını ortaya çıkarmıştır. Öte yandan incir, vücut tarafından üretilemeyen ve dışarıdan alınması gereken omega-3 ve omega-6 yağ asitleri ile fitosterol maddesini de yoğun olarak içermektedir. Yağ asitleri, beyin ve sinir sisteminin sağlıklı şekilde işlev görmesi açısından vazgeçilmez öneme sahip oldukları gibi, fitosterol da hayvansal gıdalardaki kalp ve damar sağlığı açısından tehlikeli olan kolesterolün kana karışmadan vücuttan atılmasını sağlamaktadır.
İncir, aynı zamanda en yüksek mineral içeriğine sahip olan meyvedir.40 gram incir, günlük potasyum ihtiyacının %7’sini, günlük kalsiyum ve demir ihtiyacının ise %6’sını karşılayabilmektedir. Bir kase kuru incir, bir kase süt ile aynı miktarda kalsiyum sağlamaktadır. İncir protein, karbonhidrat, fosfor, kalsiyum, demir, sodyum, potasyum, magnezyum içerdiği gibi A, B1, B2, B3, B6, C vitamini ve folik asit açısından da zengindir. Sindirimi kolaylaştırdığı gibi, hücrelerin yenilenmesine de yardımcı olmakta ve içeriğindeki benzaldehit maddesiyle kanserli hücrelerin büyümesini önlemektedir.
C-EKONOMİK VE SOSYAL ÖNEMİ
Kuru incir, ülkemiz geleneksel kuru meyve ihracatı içinde önemli yeri olan tarımsal ürünlerimizden biridir. Dünya kuru incir üretim ve ticaretinde, gerek kalite ve gerekse ticaret hacmi açısından ilk sırada yer alan ülkemizde kurutmalık incir, yetiştirilmesi ve kurutulması sırasında belirli ekolojik isteklerinin olmasından dolayı, Ege Bölgesi’nin Büyük ve Küçük Menderes Havzalarına lokalize olmuştur.
Yıllara göre değişmekle birlikte yaklaşık 100.000 ton civarında olan Dünya kuru incir üretiminin yarısından fazla bir bölümü ülkemiz tarafından gerçekleştirilmektedir.
Dünya kuru incir üretiminin % 15-20’si üretici ülkeler tarafından tüketilmekte olup, üretici ülkelerin iç tüketiminden arta kalan kısım ise, ihracata konu olmaktadır. Dünya piyasalarında ihraç olunan kuru incirin yaklaşık % 60-65’i ülkemiz tarafından karşılanmaktadır. Dünya kuru incir üretiminde olduğu gibi, ihracatında da birinci sırada yer alan ülkemiz, bu konumu nedeni ile dünya fiyatlarını da önemli ölçüde etkilemektedir.
Üretimin hemen hemen tamamına yakın bir kısmının ihraç edilmesi nedeni ile Türkiye ekonomisi için önemli bir ürün olan kuru incirden, yaklaşık 150 Milyon $/yıl’lık döviz girdisi sağlanmaktadır.
İncir üretim bölgelerinin büyük bir kısmı kır kesimlerde ve şehir merkezlerine uzak bölgelerde olduğundan, incir tarımı yapan ailelerin yan uğraşları bulunmamaktadır. Bir kısmı ikinci ürün olarak zeytin tarımı ile de uğraşmakta, ancak çoğunluğu geçimini sadece incir ürünü gelirinden karşılamaktadır.
Bölgemizde küçük aile tipi işletmeciliği şeklinde yapılan incir yetiştiriciliğinde hasat döneminde ihtiyaç duyulan ek iş gücü, işlenmesi ve piyasaya sunulmasında hizmet verenlerle birlikte 200.000 civarında büyük bir kesimin geçimini sağlaması nedeni ile ürünün sosyal önemi de büyüktür.